BUGÜNKÜ ZİYARETÇİ SAYISI

15 Ekim 2014 Çarşamba

BİR BAŞKA, "BODRUM DEVLET HASTANESİ" KLASİĞİ



            " RÖNTGENİNİ ÇEKMİYORUM, 
       İTİRAZIN VARSA GİT, BİLDİĞİN YERE 
                          ŞİKAYET ET!..."

Yer: Bodrum Devlet Hastanesi Radyoloji Bölümü.

Söylemde bulunan: Radyoloji Teknisyeni R.T.

Tarih: 10.10.2014 Saat:11.30

TARİH:10 EKİM 2014 YER YİNE, "BODRUM DEVLET HASTANESİ" 

Anımsayacaksınız, 01 Temmuz 2014 tarihinde ülkemizin ünlü modacısı Cemil İpekçi'nin "Bodrum Devlet Hastanesi"nde tamamlanan tedavisi sonrası yaptığı basın açıklamaları hayli dikkat çekiciydi.

Bu kez belki modacı olmasa da, ünlü modacı gibi aykırı bir yaşam sürmese de, ülkemize ve insanına yaklaşık 30 yıl hizmet verdikten sonra, rahatsızlanarak "Bodrum Devlet Hastanesi" Acilinden girişle tedavi uman emekli akademik titri olan bir hocamızın öyküsü gündeme şok bir gelişme ile düştü.

TARİH: 01 TEMMUZ 2014, YER "BODRUM DEVLET HASTANESİ" 

Çoğumuz 01 Temmuz 2014 tarihli haberden İnternet ve basılı medya vasıtasıyla  haberdar olmuştuk. Bodrum odaklı yaşam süren ünlü modacı, Temmuz 2014'de böcek sokması sonrasında, Bodrum Devlet Hastanesinde yapılan tedavisinde, bu hastaneye ilişkin yakınmalarını aşağıda linkli haberde de izleyeceğiniz üzere açık açık kamuoyu ile paylaşmıştı. 

Uzun yıllar Fransa'da yaşayan Cemil İpekçi, ben emekliyim ve emekli olarak en iyi tedavi hizmetimi de özel hastanelerden değil, devletin hastanelerinden almak hakkına sahibim" demişti....

Cemil İPEKÇİ; "Hastaneye geliyorsunuz. Ben bir vatandaşım ve emekliyim. Şöhret olabilirim. Ama emekliyim niye özel hastaneye gideyim. Senelerdir sigortamı ödemişim tabi ki devlet hastaneme geleceğim. Doktorlar da, hemşirelerde çok iyi ama verilen imkanlar sanki kasaba hastanesi gibi. Bir meydan için dünya protestosu yaptılar, haklılar ama sağlıkları, eğitimleri için yapmıyorlar. Nasıl bir milletiz. Onun için son derece üzgünüm ve sinirliyim. İktidarla muhalefetle işim yok"

Haberin Kaynak Linki: http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/paparazzi/26717972.asp

"BODRUM AŞKI" GÜNDEMİNDE MAĞDUR EDİLMİŞ BİR PROFESÖR HOCANIN HAZİN VE NOSTALJİK DRAMI İLGİMİZİ ÇEKMESİN Mİ?

TARİH: 10 EKİM 2014 
YER YİNE, "BODRUM DEVLET HASTANESİ"

Hasta Profesörün acıları hayli fazla, eşi tarafından refakatle "Bodrum Devlet Hastanesi Acil Ünitesine getirilmiş.

Ağrı odaklarını dinleyen acil hekimi, Zatürre sanısıyla hastanın acil, göğüs grafisini istiyor. 

Hasta eşinin kolunda refakatle, zar zor yürüyerek, "Acil Röntgen" ünitesine gidiyor. 

Kapı kilitli tekrar hasta ve eşi acildeki hekimin yanına dönüyorlar. Hekim hastanın zemin altındaki "Radyoloji Ünitesi"ne gitmelerini salık veriyor. 

Acil Röntgen ünitesinin kapısında yazılı bulunan, "Poliklinik röntgen alt katta çekilmektedir. -Sadece Acil-" notunu da okuyan hasta ve eşi alt kata, poliklinik röntgenine gidiyorlar.

Bölümde tek bir röntgen teknisyeni görev yapıyor. Kapı önünde yaklaşık en az yirmi kişinin röntgen çekilmek için sırada beklediği görülüyor.

Hastamız ayakta durmakta zorlanıyor ve istem belgesini röntgen teknisyeni bayana (R.T.) uzatıyor. Röntgen teknisyeni yorgun, kızgın ve asık bir yüz ifadesiyle, sizin röntgen iniz burada değil yukarıda "Acil Röntgen" de çekilecek, oraya gidin diyor.

Hastanın eşi, o kapının kapalı olduğunu, acil doktoruna durumu bilgi olarak aktardıklarını, doktorun zemin altındaki röntgen bölümünden hizmet alınmasını söylediğini ve üst kattaki acil röntgen kapısındaki notu da okuduklarını iletiyor.

Görevli bayan, sert ve yorgun. Belki de görevinin üstündeki bir zamanlamayla çalışmak zorunda bırakılmış, bel ki o  anlarda özel bir sorununun baskısı altında, 

"Siz ne dediğimi anlamıyor musunuz" diyerek hasta ve eşini azarlıyor. Hemen telefona sarılıyor ve üst kattaki acil röntgeni birkaç kez arıyor ama birime ulaşamıyor. Verip veriştiriyor;"Millet gezsin tozsun biz onların işini yapalım yok öyle yağma" vb. sert söylemlerde bulunuyor.

Bu durum karşısında 30 yıldır insan eğitmeni olan hocanın sabrı tükeniyor ve görevli hanıma; "Biz kimsenin sırasına tecavüz etmek gibi bir gaye ile burada değiliz, ayakta duramıyorum, acilden gönderildim. Dağdan sabanı mızı, ineğimizi bırakıp da buraya gelmedik, burada bulunmamızın nedeni sadece bir iki dakikanızı alacak göğüs grafimizi çektirmek" diye meramını aktarmaya çalışıyor.

Röntgen teknisyeni hanım, birden celallenerek, sıra bekleyenlere doğru hocanın konuşmalarına başkaca bir ifade kazandırarak şöyle aktarıyor; "Sıradakiler  bakın bu adam yüzünden sizlerin röntgenlerinizi çekemiyorum, sizlere dağdaki köylüler beklesinler diyor, dağdan tarladan gelen adam değil demek istiyor"

Bu sözlerin sonrasında, yüksek sesler çoğalıyor, bekleme yorgunu insanlar hasta hocaya itiş kakışmalara bulunuyorlar. 

Röntgen teknisyeni bayan, "Ben sizin röntgeninizi çekmiyorum, gidin bildiğiniz yerlere şikayet edin, çek-mi-yo-rum" diyerek noktayı koyuyor.

Hoca İl Sağlık Müdürlüğünü telefonla arıyor netice alamıyor. Koşarak gelen güvenlik görevlisi ve temizlik işçisinin de metazori desteğiyle hasta ve eşi odadan dışarı atlıyorlar.

İşte ne olduysa ondan sonra oluyor ve hoca hastane merdivenlerinde aşırı stresin baskısıyla yükselen tansiyonu sonrasında baygınlaşıyor.

Tekrar acile getirilen hastaya gerekli acil müdahale yapılıyor, kalp grafisi çekiliyor, tansiyonu kayıtlara 16-10 olarak geçiyor. 

Hasta iki saatlik acil ünitesindeki beklemenin sonrasında röntgeni çekilmek üzere sedye ile röntgene götürülüyor. Grafisi çekiliyor, ilgili göğüs hastalıkları hekimine yine sedye ile polikliniğe götürülerek gösteriliyor, hastaya "ZATÜRRE" tanısı konuluyor ve hasta eşinin kollarında reçetesiyle hastane bahçesine çıkıyor.

Bir süre düşünen hasta Profesör, eşine dönerek, " Yahu ben yıllardır Tüketici Haklarının peşindeki adam değil miyim? 'Tükorder' Başkanlıklarımız döneminde bizler "HASTA HAKLARI" mevzuat kitaplarının basımını gerçekleştirmedik mi, yıllarca insanlara, "Haklarınızı arayın, aranmayan hak haksızlığa uğrar" demedik mi? Sahi ben en son; "TÖDEF" Tüketici Örgütleri ve Dernekleri Federasyonu, Başkanı, Tüketici Konseyi Onursal Başkanı, Türkiye Tüketici Hakem Heyetleri Üye Atama Komisyonu Üyesi, değil miydim, belki Cemil İpekçi değilim ama bu millet için sarf ettiğim emeklerim ondan geride mi kalır" diye hayıflanarak," haydi hatun hastanenin baş hekimine gidip bizlere yaşatılan aciziyetleri aktaralım" diyor.

Zatürre tanılı hasta Profesör ve eşi, hastane başhekimine başlarından geçenleri anlatıyorlar. 

Başhekim çok nazik ve ilgili şekilde; "Hocam bu şikayetlerinizi resmileştirmek için yazılı olarak beyanlarınızı almak gerekiyor" diyor.

BİR İNSANIN DİĞER BİR İNSANA İNSANLIK DERSİ BAŞLIYOR

Hasta hoca; başhekime yazılı şikayetçi olsam peşini takip etmem gerekir, peşini takip etsem yasalar ve dostlar yapılan bu haksızlıklara taraf olurlar ve bizi fevkalade mağdur eden görevli röntgen personeliniz bundan dolayı idari ceza alır, idari ceza almaktan ve vermekten yana hiçbir zaman taraf olmadım, sizden ricam biz gittikten sonra uygun bir zamanınızda bu kişiye biraz nasihatte bulunmanız dır. 

Sizi tanımak güzel oldu, çayınız da bu yaşadıklarımız sonrasında soluklanmamız adına hora geçti" diyerek makamdan ve hastaneden sekretaryaya da teşekkürle ayrılıyorlar.

Biz bu yaşananları; "Serbest Kürsü Fısıltı Kuşu"ndan öğrendik...

Öyle sanıyoruz ki hoca olmak insanlığa ve çevreye ders öğretmek değil insanlığı ve çevreyi tüm faktörleriyle eğitmek.

Bunları araştırırken bir de öğrendik ki: Sayın hoca, bir "Mevlana" aşığı "Mesnevül Rahman" titr'li, "İnsan olmak gerek, insan olmaktan öte" söylemiyle maruf zatmış.

Uzun yıllar Fransa'da yaşayan Cemil İpekçi;"Ben emekliyim ve emekli olarak en iyi tedavi hizmetimi de özel hastanelerden değil, devletin hastanelerinden almak hakkına sahibim" demiş ya, sayın hoca da uzun yıllar Fransa'da yaşamış, eğimlerde bulunmuş, Türk Fransız ilişkilerine katkıları nedeniyle "Şövalye" ünvanı verilmiş bir zat.

Fransa'dan 1985'li yıllarda ülkemize dönerken de "Tüketici Hakları" bağlamındaki tüm mevzuatları da çantasına koyarak getirip ülkesinde bunların gerçekleştirilmesinin çabalarında bulunmuş...

Uzun yıllar Fransa'da yaşayan Cemil İpekçi gibi; "Ben emekliyim ve emekli olarak en iyi tedavi hizmetimi de özel hastanelerden değil, devletin hastanelerinden almak hakkına sahibim" diyerek son noktayı koymuş bir ummanda zerre işte.

Yaşanan olaylar vahim bir Türkiye Cumhuriyeti Sağlık manzarası.

Zatürre uzman hekimlerimizce sağlıklı olmaya dönüştürülebilecek bir rahatsızlık.

İnsan ya da insanlık mı?

Nasip alma veya almama, yahut da boş ver gitsin gibi bir vahim durum işte.

Durum vahimse, vahimin çerçevesinde bizlerse vehimli miyiz.

Başkaca bir izahı olmasa gerek...

Sağlıcakla kalınız.

Doç.Dr. Semra Şahin



Haber Kaynağı: "Serbest Kürsü Fısıltı Kuşu"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder